“BİR GECEDE YASAL DEĞİŞİKLİKLERLE VİLLA HAKLARI ARTIRILDI, KİMSE NE OLDUĞUNU BİLMİYOR”
Talat, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının KKTC’de edinebileceği taşınmaz mal sınırının yasa gücünde kararnameyle aniden artırılmasını eleştirerek, “Bir sabah kalktık, TC vatandaşlarına 3 olan daire hakkı 6’ya çıkarılmış, villa edinme hakkı da artırılmış. Üçüncü ülke vatandaşlarına da benzer kolaylıklar sağlanmış. Bu karar ne Meclis’te tartışıldı ne kamuoyunda değerlendirildi” dedi.
“RUM YÖNETİMİ MÜTEAHHİT VE EMLAKÇILARA YÖNELİK YARGI SÜRECİ BAŞLATTI, SİZ İSE ‘HODRİ MEYDAN’ DİYORSUNUZ”
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendi ceza yasası çerçevesinde kuzeydeki taşınmaz mallar üzerinden yeni hukuki süreçler başlattığını söyleyen Talat, “Rum yönetimi tutuklama emirleri, yargı süreçleriyle emlakçılardan eşdeğer mal sahiplerine kadar genişleyebilecek bir saldırı başlattı. Siz ise bu saldırılara karşı el yükselterek ‘daha çok satacağım’ diyorsunuz. Bu, bilinçsiz ve tehlikeli bir siyasettir,” ifadelerini kullandı.
“TAŞINMAZ MAL KOMİSYONU’NUN TEMELİ ÇÖZÜM İRADESİNE DAYANIYORDU”
Talat, geçmişte Annan Planı sürecinde uluslararası toplumun Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesini tanıdığını ve bu irade sayesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Taşınmaz Mal Komisyonu’nu etkin bir iç hukuk yolu olarak kabul ettiğini hatırlattı. “Komisyon, 2010 yılında AİHM’in Demopoulos kararıyla uluslararası meşruiyet kazandı. Ancak siz bugün yaptığınız değişikliklerle bu zemini ortadan kaldırıyorsunuz,” dedi.
“YASA GÜCÜNDE KARARNAMEYLE SİYASİ İNTİHAR EDİYORSUNUZ”
Yapılan düzenlemelerin ne uluslararası hukukla ne de siyasal stratejiyle bağdaşmadığını savunan Talat, “Siz bir gece yarısı yasa gücünde kararname çıkararak sadece iç piyasayı değil, uluslararası zemini de tahrip ettiniz. Bunun Rum yönetiminde ve Avrupa’da nasıl yankı bulacağını öngöremiyorsunuz,” diyerek hükümeti uyardı.
“İKİ DEVLETLİ SİYASET, TÜM KAZANIMLARI YOK ETTİ”
Talat konuşmasının sonunda, hükümetin yürüttüğü ‘iki devletli çözüm’ politikasının uluslararası alanda Kıbrıslı Türklerin elindeki en güçlü diplomatik silahı, yani çözüm isteyen taraf olma pozisyonunu yok ettiğini söyledi: “Bugün çözüm iradesini kaybeden bir yönetim görüntüsü veriyoruz. Diplomatik kanallarımız valilerle, muhtarlarla sınırlı hale geldi. Bu politika Kıbrıs Türk halkının uluslararası meşruiyetini yok etmektedir.”
