Usta oyuncu İslam Bahçe ve oyuncu- yönetmen Melek Bahçe, Koza’da sanat ve sevgi dolu bir buluşma gerçekleştirdi
Baba-kız hikayesi… KIBRIS TV’de yayınlanan Koza programının konuğu olan İslam Bahçe ve kızı Melek Bahçe, baba-kız ilişkilerini ve sanat yolculuklarını içtenlikle paylaştı. Sahneden hayata uzanan hikayeleriyle izleyicileri duygulandıran ikili, sevgi, emek ve sanatla örülü özel bağlarını anlattı.
ALİYE ÖZENCİ
Sanat dünyasının iki özel ismi, usta oyuncu İslam Bahçe ile oyuncu ve yönetmen kızı Melek Bahçe, KIBRIS TV ekranlarında Aliye Özenci’nin hazırlayıp sunduğu Koza programının konukları oldu. Yalnızca sahnede değil, hayatta da birbirine kenetlenen baba-kız, samimi sohbetleriyle izleyicilere duygu dolu anlar yaşattı.
Sahneye yıllarını adamış, Türk tiyatrosunun saygın isimlerinden İslam Bahçe ile sanat yolculuğunda kendi izini sürerken babasının izinden yürüyen Melek Bahçe, programda hem aile bağlarını hem de sanatla yoğrulmuş dostluklarını anlattı.
Bir dönem aynı sahneyi paylaşan bu özel ikili, bu kez izleyicinin karşısına sahneden değil, hayatın içinden çıktı. Sanata, anılara, sevgiye ve kahkahalara dair içten bir sohbet gerçekleştiren İslam ve Melek Bahçe, izleyicilere hem duygusal hem ilham verici anlar sundu.
“Bana sahnenin tozunu o yutturdu”
Programda sohbeti devralan Melek Bahçe, babası İslam Bahçe’nin hem hayatındaki hem de sanat yolculuğundaki önemine değindi. “Babam, hayattaki en büyük şansım. Bunu her zaman söylerim ama annem kıskanmasın.” diyerek söze başlayan Melek Bahçe, babasının kendisine sorgulamayı, araştırmayı ve hazır bilgiyle yetinmemeyi öğrettiğini vurguladı. “Bilgiyi araştırarak öğrenmeyi bana o aşıladı. Daha öğrettiği çok şey var. O yüzden çok teşekkür ederim.” diyerek babasına duyduğu minnettarlığı dile getirdi.
Sanata olan tutkusunda da babasının etkisinin büyük olduğunu belirten Bahçe, “Bana o sahne tozunu yutturdu diyebilirim. Sanatın gizli değerini bana o gösterdi. O yüzden çok mutluyum.” dedi.
Sanat yolculuğu
Kendi sanat yolculuğunu da paylaşan Melek Bahçe, lisans eğitimini Polonya’da yazarlık ve film yönetmenliği üzerine tamamladığını, yüksek lisansını ise Hollanda’da film alanında yaptığını anlattı. Şu sıralar kısa metraj film projeleri üzerinde çalışan Bahçe, “Filmin birçok yönünü seviyorum ama en çok senaryo yazarlığı, yönetmenlik ve sanat yönetmenliği ilgimi çekiyor. Daha önce çektiğim filmleri festivallere yolluyorum, güzel geri dönüşler alıyorum.” diyerek çalışmalarından bahsetti. Halen yazım ve prodüksiyon aşamasında olan yeni projelerinin de yolda olduğunu ekledi.
“Duvarlar boyayla dolu, kalbimiz gururla”
Programın ilerleyen bölümünde sözü devralan İslam Bahçe, kızı Melek Bahçe’nin başarılarını gururla anlattı. Kendisini en çok mutlu eden şeyin, Melek’in bir birey olarak yetiştiğini ve emeğinin karşılığını aldığını görmek olduğunu ifade etti. “Ona bir birey olarak yetişme yolunu açmaya çalıştım. Karşılığını da verdi sağ olsun. Eğitimlerinde, sahnede, hayatında bir şeyler aldıysa benden, bütün bunların karşılığını görmek büyük mutluluk.” sözleriyle duygularını paylaştı.
Melek’in sanata ilgisinin çok erken yaşta başladığını anlatan Bahçe, bu süreci şu sözlerle aktardı:
“Melek ayaklanmaya başladıktan, eli kalem tuttuktan sonra bizim için çok zor günler başladı. Duvarlar boyalıydı, çizim doluydu. Ama biz, kızımızın üretimi diye onları silmedik. Eve gelen misafirler ne düşündü bilmiyorum ama o duvarlar bizim için onun ilk eserleriydi. Biz de buldumcuk delisi olmuştuk. Bir kızımız oldu diye çok sevinmiştik.”
Sanat yolculuğunun ilk kıvılcımının sahnede yandığını da anlatan İslam Bahçe, Melek’in sahneyle tanışma anını şöyle aktardı:
“Biz, rahmetli üstadımız Kemal Tunç’la bir oyun oynuyorduk. Melek 5 yaşındaydı. Bir baktım, geldi sahnenin kenarına oturdu. Yukarıdan sahneye doğru bana bakıyor… Ve işte o an, o oturuşla sahneden bir daha inmedi. O gün başladı bu yolculuk.”
“Beni o dünyanın içine usulca aldı”
İslam Bahçe’nin anlattıklarına içtenlikle eşlik eden Melek Bahçe, çocukluk anılarından tiyatro sahnelerine uzanan yolculuğunu paylaştı. Küçük yaşlardan itibaren babasının provalarına ve oyun hazırlıklarına katıldığını anlatan Melek Bahçe, kendisine tanınan özgürlüğün sanat yolculuğunda belirleyici olduğunu vurguladı:
“Babam az önce benim için çok değerli iki anıdan bahsetti. Biri de duvarları boyama anımdı. Normalde anne babalar kızar böyle şeylere, ama bana o özgürlüğü verdiler. İçimdekini yansıtmama izin verdiler. Bu benim için çok kritik bir dönüm noktasıydı. Tüm duvarı boyamıştım.” diyerek, yaratıcılığının ilk kez o günlerde desteklendiğini ifade etti.
Zamanla büyüdükçe, babasının çalıştığı Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarında prova izlemeye başladığını belirten Bahçe, o sürecin kendisinde bıraktığı izleri şöyle anlattı:
“Babamın yönetmesini izlemek, oyuncularla olan iletişimini görmek çok etkileyiciydi. O ortamın üzerimdeki etkisi çok büyüktü. Koltuklarda otururken o enerji bana geçti. Oyuncuların sahnede yaşadığı deneyimi ve bu işin ne kadar meyve veren, üretken bir süreç olduğunu gördüğümde ‘Tamam’ dedim… Bu sadece izlenen bir şey değil, kalbinde hissettiğin bir şey. ‘Benim bunu yapmam gerekiyor’ dedim.”
Bu sözleriyle Melek Bahçe, sadece sanatsal kimliğinin değil, aynı zamanda babasıyla kurduğu duygusal bağın da temelini o günlerde attığını ortaya koydu.
Sanat yalnızca teori değil,
uygulama da şart
Genç sanatçı Melek Bahçe, Polonya’da yazarlık ve yönetmenlik eğitimi aldığını, eğitim sürecinde uygulamalı çalışmaların büyük yer tuttuğunu anlattı. “Setlerde bizzat çalışmak, öğrenmenin en etkili yolu oldu” diyen Bahçe, eğitimi boyunca birçok kısa film projesinde yer aldığını belirtti.
Anılarına da değinen Bahçe, bugüne dek birçok ünlü isimle çalışma fırsatı yakaladığını söyleyerek, “Bir diğer ünlü isim de İslam Bahçe ile çalıştım” sözleriyle salonda gülüşmelere yol açtı. Küçükken babasının sahnelerine davet ettiğini anlatan Bahçe, onu mezuniyet projesi olan kısa filminde başrol olarak oynattığını belirtti.
Çok sayıda ödül kazanan “Pınar” adlı kısa filmini Kuzey Kıbrıs’ta çektiğini söyleyen Bahçe, “Kıbrıs çok değerli bir yer. Yazarken de, çekerken de hep babamı düşündüm. O rol için başka kimseyi hayal etmedim.” dedi. Avrupa’dan getirdiği ekiple sıcak hava şartlarında zorlansalar da, ortaya çıkan işten memnun olduğunu dile getirdi.
“Sette baba-kız değil,
yönetmen-oyuncuyduk”
Tiyatroya ve sanata olan bağlılığıyla tanınan yönetmen İslam Bahçe, kızı Melek Bahçe ile aynı sette çalışmanın hem gururunu hem zorluklarını yaşadığını anlattı. “Yönetmen olduğumda çok acımasızım çünkü tiyatroya verdiğim değer çok büyük.” diyen Bahçe, sette kural ve disipline verdiği önemin altını çizdi.
Kızıyla aynı projede yer almanın özel bir duygu olduğunu dile getiren Bahçe, “Melek benim kızım ama sette asla bir tolerans göstermedim. Hatta pozitif ayrımcılık yapıyor denmesin diye ona daha çok yüklendim.” ifadelerini kullandı.
Sanata duyduğu saygıyla bilinen İslam Bahçe’nin sözleri, aile içi profesyonellik ile sanat disiplininin nasıl iç içe geçebileceğine dair dikkat çekici bir örnek sundu.
“Babamla yeni bir projede
yer almak beni çok mutlu eder”
Babasının yönetmenliğinde yer aldığı projede profesyonel disiplini bizzat deneyimleyen Melek Bahçe, ilerleyen dönemde babasıyla yeniden aynı projede yer alma fikrine sıcak baktığını dile getirdi. Hâlihazırda birkaç kısa film projesinin yazarlık ve prodüksiyon aşamasında olduğunu belirten genç sanatçı, bu projelerden birinde babasıyla yeniden çalışma ihtimalinin olduğunu söyledi.
“Şu an yazarlık aşamasında olduğum projelerim var ve burada olduğum için babamla oturup bu fikirleri konuşabiliyoruz. Bu çok değerli. Birlikte ‘bu projeyle ilgili ne yapabiliriz?’ diye konuşmak bile çok heyecan verici.” diyen Melek Bahçe, sadece yazarlık ve yönetmenlik değil, kamera önünde birlikte yer alma ihtimalinin de bulunduğunu belirtti.
“Yönetmenlik ve oyunculuğu aynı anda yürütmek çok zor ama çok da özel bir şey. Babam bunu yaptı, ben henüz o kadar kapsamlı şekilde yapmadım. Ama bu alanda da ilerlemek istiyorum.” diyen Melek, babasıyla kurduğu güçlü entelektüel bağa da dikkat çekti: “Biz babamla çok fazla felsefe konuşuruz. Bu sohbetlerin projelere ilham verdiği zamanlar da oluyor. Aslında her şeyin temelinde bu düşünsel paylaşım var.”
Sanatın içinde büyüyen ve yaratım sürecini ailesiyle paylaşabilen Melek Bahçe’nin sözleri, hem bireysel hem kuşaklar arası üretimin değerini gözler önüne seriyor.
“En büyük şansım babam”
Programın devamında Melek ve İslam Bahçe, baba-kız olmanın ötesinde aynı entelektüel zeminde buluşmanın önemine dikkat çekti.
Melek Bahçe, en büyük şansının babası olduğunu vurgulayarak, “Keşke herkesin babası benimki gibi olsaydı.” dedi. Babasının kendisinde bıraktığı en büyük izlerden birinin merak duygusunu korumak ve sorgulama alışkanlığı olduğunu belirten Melek, “Toplumun bize dayattığı kalıplar yüzünden çocukluktan gelen merakı zamanla kaybediyoruz. Babam bana bunu yitirmemeyi öğretti.” ifadelerini kullandı.
İslam Bahçe ise kapanışta sanatın ve sorgulamanın toplum için taşıdığı değere işaret etti: “Kur’an-ı Kerim’de bile ilk emir ‘Oku’dur ama bu sadece okumak değil, araştırmak ve sorgulamaktır. Hayatta her şeyi neden yaptığımızı sorgulamalıyız; sağ elle yemek yemekten, yemeğin sırasına kadar. Kalıpların dışına çıkarsak hem kendimizi geliştiririz hem de topluma katkı sağlarız.”
İslam Bahçe ve Melek Bahçe’nin paylaşımları, baba-kız ilişkisini yalnızca biyolojik bağlarla sınırlamayan, ortak üretimin, düşünsel paylaşımın ve sanatın gücüyle kurulan bir ilişkinin, kişisel ve toplumsal gelişim için nasıl dönüştürücü olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.