15 Temmuz Demokrasi ve Birlik Günü’nde Türkiye’nin Başkenti Ankara düzenlenen anma programlarını KIBRIS gazetesi adına takip eden Taha Can Gürlek, gözlemlerini kaleme aldı
15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü anma programının ilk gününde Gazi Meclis’i gezen gazeteciler programın ikinci gününde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen “Hafıza, Adalet ve Gelecek” paneline katıldı.
Gürlek ikinci gün programını yazdı:
“Sabah saatlerinde, Türkiye’nin 81 ilinden gelen 81 gazeteci ve 41 farklı ülkeden davet edilen 120 yabancı basın mensubuyla birlikte İletişim Başkanlığı binasına ulaştık. Modern mimarisiyle dikkat çeken yapının içinde yoğun bir hazırlık vardı. Salon doluydu; atmosfer hem resmi hem de yüksek duygu barındıran bir ciddiyet taşıyordu.
Daha binaya adım atar atmaz karşılaştığım bir detay beni derinden etkiledi. Darbe sürecinde asılarak idam edilen merhum Başbakan Adnan Menderes’in, halkına hitap ettiği orijinal mikrofon İletişim Başkanlığı’nda sergileniyordu. O mikrofonun önünde bir süre sessizce durdum. Tarihsel bir hafızanın tam kalbindeydim. Bu simgesel eşya, sadece bir dönemin değil, milletin iradesinin bastırılmaya çalışıldığı karanlık bir devrin sembolüydü. Bugün o mikrofonun bir anı nesnesi olarak değil, yeniden dirilen bir milletin sessiz ama derin çığlığı olarak orada durduğunu hissettim.
Cevdet Yılmaz’ın konuşması
Programın açılış konuşmasını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz yaptı. Konuşmasında, Aliya İzzetbegoviç’in “Unutmayın, unutursanız tekrar eder” sözünü hatırlatarak hafızanın bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu vurguladı. Bu bağlamda yakın tarihin doğru analiz edilmesinin hayati önem taşıdığını söyledi. Yılmaz, 15 Temmuz’un Türkiye’nin darbeler tarihine nokta koyan bir milat olduğunu belirterek, artık yeni bir dönemin başladığını ifade etti.
Darbelerin hiçbir şekilde yaşandıkları dönemle izah edilemeyeceğini söyleyen Yılmaz, “Dost ülkelere gittiğimizde biz yaşadık, siz yaşamayın diyoruz” ifadesiyle bu tecrübenin uluslararası boyutta da bir uyarı niteliği taşıdığını vurguladı. Ayrıca konuşmasında toplumsal birlik mesajı vererek, “Hangi etnik kökenden, hangi mezhepten geliyorsak gelelim bir ve beraber olmak zorundayız” dedi. En dikkat çekici vurgularından biri ise şuydu: “Sorgulayan bireyler ve toplumlar FETÖ benzeri yapılar tarafından yönetilemez. O yüzden bizlere düşen, düşünen bireyleri desteklemektir.” Ayrıca, milletin kendi anayasasını yapma hakkına değinerek, Türkiye’nin en geniş toplumsal mutabakatla hazırlanacak sivil ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Prof. Duran’ın Kıbrıs’tan giden gazetecilere yaklaşımı
Yılmaz’ın ardından, İletişim Başkanlığı görevine yeni atanan Prof. Dr. Burhanettin Duran kürsüye geldi. Yeni görevinin daha ilk günlerinde sergilediği duruşla, kararlılığı ve konuya hâkimiyetiyle dikkat çekiyordu. Kendisiyle program sonrası ayaküstü sohbet etme imkânımız oldu. Kıbrıs’tan geldiğimizi söylediğimizde, oldukça içten ve dostane bir ilgiyle karşıladı. Devlet adamı ciddiyeti ile samimiyet arasındaki dengeyi başarıyla kurmuştu. Yeni İletişim Başkanı olarak fazlasıyla güven veren, vizyoner ve stratejik bir isim olduğunu gözlemlemek son derece etkileyiciydi.
Hande Fırat ve unutulmaz anlar
Açılış konuşmalarının ardından panel bölümüne geçildi. Panelin en dikkat çeken konuşmacılarından biri de 15 Temmuz gecesinin hafızalara kazınan ismi, gazeteci Hande Fırat’tı. O geceyi yeniden yaşarcasına, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı kendi cep telefonuyla canlı yayına bağlayarak milleti nasıl koordine ettiğini anlattı. Salon, o anları dinlerken derin bir sessizliğe büründü. Fırat’ın ses tonundaki titreme; yaşadığı sorumluluğun ve tehlikenin hâlâ ne kadar taze olduğunu gösteriyordu. Duygu yüklü anlattıkları, o gecenin sadece ekranlardan ibaret olmadığını, bir milletin kader anına şahitlik ettiğini bir kez daha hissettirdi.