Pazar, Temmuz 20, 2025
Google search engine
Ana SayfaKıbrısBu devlet ilelebet yaşayacak

Bu devlet ilelebet yaşayacak

51 yıl önce bugün, bir halkın kaderi değişti. 20 Temmuz 1974’te “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla başlayan Kıbrıs Barış Harekâtı, karanlık bir dönemi sona erdirdi ve adaya barış geldi. Özgür topraklarda kurulan KKTC devleti de bu mücadelenin en büyük armağanı oldu…

 

Acı dolu günler unutulmadı… Rum baskısının gölgesinde geçen karanlık günleri hiç unutmadıklarını söyleyen mücahitler, “O günler çok acıydı ama bu acı, Türkiye’mizin gelişiyle son buldu” dedi. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra özgürlüklerini kazandıklarını ve Kıbrıs Türk halkına bir devlet armağan ettiklerini söyleyen tanıklar “Bu devlet ilelebet yaşayacak” vurgusu yaptı

Cemre CEMALİ

Kıbrıs Türk halkını yok olmaktan kurtaran Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 51 yıl geçti. 20 Temmuz 1974 sabahı başlayan harekât, yıllar süren Rum saldırılarının ve sistematik baskıların ardından Kıbrıs Türklerine nefes oldu.

Barış Harekâtı’na bizzat katılan mücahitler ve o günleri yaşayan tanıklar, aradan geçen 51 yıla rağmen unutulmayan acıları ve kazanılan hürriyeti anlattı.

Kıbrıs Türk halkı için “acı dolu, zor ve karanlık” günlerin ardından gelen 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı, sadece bir askeri müdahale değil, bir halkın varoluş mücadelesinin dönüm noktası oldu.

KIBRIS’a konuşan mücahitler, o günü, “güneşin kuzeyden doğduğu an” olarak tanımladı.

İmamzade: Anavatandan asla vazgeçmeyiz

1964 Gazi Baf Mücahidi Altan İmamzade, “Hem 1964’te, hem de 1974’te harbe katıldım. Rumlarla kesinlikle barış olmaz; bunu defalarca denedik. Büyüklerimiz ‘denenmişi bir daha deneme’ boşuna dememiş” ifadelerini kullandı.

İmamzade, Rumların hâlâ silahlandığına dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Bugün Türk askeri Kıbrıs’tan çekilirse, burada ne bir Türk kalır, ne de bir Kıbrıslı Türk. Hepsini katlederler. Rumlar hâlâ silahlanıyor; şimdi de İsrail’i buraya getirdiler. Biz, anavatandan asla vazgeçmeyiz. Kıbrıs Türkleri için Türkiye’nin varlığı şarttır. Türk askeri burada olduğu sürece kimse bize dokunamaz.

60 yıldır Kıbrıs’ta barış varsa, bu sadece Türk askerinin sayesinde olmuştur. O günden beri ne bir Kıbrıslı Türk, ne de bir Rum öldü. Bu da Türk askerinin caydırıcılığını gösteriyor. Eğer bir gün giderse, burada yeniden katliamlar yaşanır.”

İmamzade, 74 öncesi günlerin gözünde canlandığını ve o günlerin zor, karanlık, acı dolu günler olduğunu söyleyerek, “Şunu açıkça söylemek isterim: Anavatan Türkiye olmazsa biz de olmayız. Biz olmazsak, anavatan da eksik kalır. 20 Temmuz 1974’te mücahitler ve Türk askeri adaya çıkmasaydı, bugün tek bir Kıbrıslı Türk bile hayatta kalmazdı” dedi.

Arkan: 20 Temmuz, hürriyetin adı

Emekli bir eğitimci olan Işılay Arkan, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 51. yılında duygularını paylaşarak, yaşanan acıların ardından gelen özgürlüğü, “O gün, biz, hürriyete ve barışa kavuştuk” sözleriyle ifade etti.

Arkan, “Mücahitler Derneği’nde faaliyet göstermeye devam ediyorum. Çünkü davamızı anlatmak, yaşananları unutturmamak ve insanlara aktarmak gerekir” diyerek, o yılların karanlığını unutmadığını belirtti.

Harekât öncesi yıllarda yaşanan korku dolu günleri hatırlatan Arkan, Türkiye’nin gelişiyle büyük bir dönüşüm yaşandığını belirtti ve şöyle konuştu:

“O günler çok acıydı… Ama bu acı, Türkiye’mizin gelişiyle son buldu. Bugün bunun huzur ve mutluluğu içerisindeyiz. Elbette ekonomik ve bazı idari sıkıntılarımız var ama bunları biz kendi içimizde halledebiliriz. Yeter ki birbirimize bağlı kalalım. Bu birliği sağlayan Türkiye’ye de sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.”

Arkan, 20 Temmuz 1974’ün Kıbrıs Türk halkı için bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekerek “O gün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için bir hürriyet günüdür. O gün, biz özgürlüğe ve barışa kavuştuk..”

Harekât öncesindeki baskı ve korku ortamını anlatan Arkan, özellikle çocukların bile eğitim hakkından mahrum kaldığını dile getirdi, şöyle devam etti:

“O tarihten önce Rum baskısı vardı, korku vardı. Köylerde çocuklar vardı ama okula gidemezlerdi. Yaşananlar çok acıydı. Biz bu acılara son verdik. Ben bir mücahit olarak dağda, Lefkoşa’da, Larnaka’da çarpıştım. O günleri unutmam, unutamam… Bugün çocuklarıma özgür bir hava solutabiliyorum. İnşallah o karanlık günler bir daha geri gelmez.”

Serez: Mahşer günü gibiydi

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkan Yardımcısı Emekli Binbaşı Çetin Serez, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 51. yılına dair yaptığı açıklamada, yaşananları anlatmanın kolay olmadığını belirterek, “Yarım asrı geçtik… Asla unutulmayan bir olay yaşadık. O zamanlar 23-24 yaşlarında genç bir üsteğmendim” dedi.

Harekâtın detaylarını bizzat yaşayan biri olarak aktaran Serez, sabahın erken saatlerinde başlayan müdahaleyi şöyle anlattı:

“Harekât, 19 Temmuz’u 20 Temmuz’a bağlayan gün, sabah 05:20 sularında Beşparmak Dağları’nın Türk Hava Kuvvetleri tarafından bombardımana tutulmasıyla başladı. O an, 11 yıllık mücahitliğin vermiş olduğu bir bekleyiş vardı. Asıl sürpriz ise paraşütçü birliklerinin, bombardıman hâlâ sürerken Pınarbaşı Havaalanı’na iniş yapmasıydı. Ardından nakliye uçaklarının paraşütçüleri atması, helikopterlerle komando birliklerinin bölgeye sevk edilmesi ve aynı anda Deniz Kuvvetleri’nin Yavuz Çıkarma Plajı’na çıkarma yapmasıyla harekât tam anlamıyla başlamış oldu. Bu harekat muhteşemdi… Gökyüzüne baktığınızda nakliye uçaklarından paraşütçüler iniyor, helikopterler komandoları indirirken hava kuvvetleri jetleri bombardıman yapıyordu. Adeta bir mahşer günü gibiydi. Düşman şaşkınlık içindeydi.”

“Kıbrıs Türk halkına devlet armağan ettik”

Serez, mücahit teşkilatı olarak alarm durumunda olduklarına dikkat çekerek “Harekatı bekliyorduk zaten. Rumların yapmış olduğu darbeden sonra biz alarm durumuna geçmiştik. Bütün birliklerimiz, yer bezleriyle hudutlarımızı, mevzilerimizi işaretlemiş durumdaydı..” dedi.

O gün mutlu sona ulaştıklarını kaydeden Serez, “Mücahit birlikleri ile çıkan ve inen birlikler boğazda kucaklaştı; Sel gibi, yağmur gibi aktı ve düşmanı kovalayarak kendi kanında boğdular. Ve biz, bizim kuşak, Kıbrıs Türk halkına bir devlet armağan ettik. Bu devletin sınırları Mehmetçik’in ve mücahidin süngüsüyle çizilmiştir. Bu devlet ilelebet yaşayacaktır” diye konuştu.

Bayar: 11 yıllık direniş

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, 1963’ten 1969’a kadar 44. Bölük komutanlığı yaptığını ifade ederek Kıbrıs Türk halkının 1974’e giden süreçte yaşadığı zorlukları ve Türkiye’nin harekâta nasıl hazırlandığını anlattı.

Bayar, “Biz mukavemetçi mücahit olarak anavatanın buraya müdahalesini hep bekledik, çünkü mukavemetçi olarak bize verilen görev; Mehmetçik gelinceye kadar burada savunma yapmaktı” diyerek, bunun sadece 8-10 saatlik bir harekâtla çözümlenmediğini, 11 yıl boyunca direniş verdiklerini söyledi.

1964’te ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’ın, dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye gönderdiği ünlü mektubun, müdahaleyi ciddi şekilde geciktirdiğini anımsatan Bayar, “Johnson Mektubu’yla Türkiye’ye, ‘NATO silahını NATO ordusunu kullanamazsın’ denildi. Bu açıkça bir baskıydı ve Türkiye’nin müdahalesini geciktirdi..” dedi.

Bayar, bu baskının Türkiye’yi durdurmadığını anımsatarak 1967 Kasımı’ndan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gerekli önlemleri aldığını şu sözlerle açıkladı:

“TBMM gerekli adımları attı. Türkiye, tamamen NATO dışından olmak üzere çıkarma için gerekli tüm hazırlıkları tamamladı. Silah, paraşüt, çıkarma gemisi, helikopter, insan gücü ve en önemlisi Ege Ordusu kuruldu. Çünkü biliniyordu ki bir çıkarma, Yunanistan’la çatışmayı göze almak demekti. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti 1967’den 1974’e kadar tamamen NATO’nun dışında her şeyiyle 20 Temmuz 1974’te hazır vaziyetteydi ve çıkarma bu şartlarda oldu.”

Bayar, Kıbrıs Türkü olarak 11 yıl çok çetin şartlarda bu direnişi sürdürdüklerinin altını çizerek “Ambargolar altında, yollarda Rum’un bin bir eziyetini çekerek, katliama uğrayarak bu mücadeleyi yine anavatanın desteğiyle ayakta tuttuk. Rum’a teslim olmadık ve bizim için 20 Temmuz 1974’te güneş kuzeyden doğdu. O gün bizim hayatımızda özlenen, beklenen en mutlu günlerden biri oldu. Birçok arkadaşımız da şehit oldu. O şehitlerimizi de rahmetle anıyoruz. Gazilerimiz de hayattan göçtü, onlara da Allah’tan rahmet diliyoruz. Hayatta olanlara da tüm halkımıza da bundan sonrası için daha güzel günler diliyoruz” şeklinde konuştu.

O günlere bir daha dönülmemesini istediğini ifade eden Bayar, sözlerine şöyle devam etti:

“Bizim yaşadığımız sıkıntıları çocuklarımız, torunlarımız yaşamasın. O günlere bir daha dönülmesin, zaten 51 yıldır Kıbrıs konusunda yapılan görüşmelerde bundan daha iyi bir sonuca ulaşılamadı. Bu da demektir ki esas çözüm budur. 20 Temmuz Barış Harekâtı bunu sağlamıştır. Bir devlete sahip olduk, bu devletin kıymetini bilelim, çünkü bu kolay elde edilmedi..”

“Ağır bedeller ödedik”

Bayar, ağır bedeller ödeyerek bir devlet sahibi olunduğuna dikkat çekerek “Akridas Planı ki bu bir katliam planıydı. 21 Aralık 1963 “Kanlı Noel” ve Taşkent, Muratağa, Sandallar katliamları gibi katliamlar ve ödenen bedeller vardır. Bu bedellerin sonucu tabiî ki bir devlet sahibi olduk” vurgusu yaptı.

KKTC’nin tanınmasının önemine de dikkat çeken Bayar, Türkiye’nin varlığının güven verdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Bugün Güvenlik Kuvvetlerimiz var, Kolordu var. Anavatan, bölgesinde güçlenmektedir, bu da bize güven veriyor. Bütün mesele evimizin içini tertiplemek, halkımızı mutlu etmek ve tabiî ki KKTC olarak artık tanınmadır. Bu aşamaya doğru gidiyoruz. Bu da bize umut veriyor. Bu adada Türkler olarak sonuna kadar mutlu ve barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu da bize Mutlu Barış Harekatı sağladı, anavatan sağladı ama Kıbrıs Türkü de canını dişine takarak bütün zorluklara göğüs gererek bugünlere ulaşmasını bildi.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

En Popüler

tr_TRTurkish