Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. Özlen Emekçi, gebelikte 20. haftadan sonra gelişebilecek tansiyon yüksekliğiyle ilgili anne adaylarını uyardı:
“140’a 90 tansiyon kritik”… Emekçi, gebeliğin 20. haftasından sonra ansızın ortaya çıkabilen yüksek tansiyona dikkat çekerek, gebelerin 140’a 90 tansiyon halinde risk grubunda yer aldığını ifade etti. 160’a 110 tansiyonda ise direkt hastaneye yatışın gerçekleşmesi gerektiğini ifade eden Emekçi, gebenin ve bebeğin iyilik halinin bu noktada düzenli kontrol gerektirdiğini belirtti.
Emine Gül ÖZER
Kadınların hayatının dönüm noktalarından olan gebelik, kimileri için çok konforlu ve rahat geçerken, kimileri için zorlu ve sancılı süreçleri de beraberinde getiriyor.
Özellikle yüksek tansiyon, gebelikte büyük sorunlara yol açtığı için uzmanlar konuda uyarıyor.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. Özlen Emekçi, KIBRIS’a konuşarak gebelikte yüksek tansiyonun önemine dikkat çekti.

Gebeliğin 20. haftasından sonra ortaya çıkabilecek en önemli sorunların başında gebelik zehirlenmesi (preeklampsi) geldiğini aktaran Doç. Dr. Emekçi, bunun tedavisinin ilaç değil, doğum olduğunu söyledi.
Gebelerde 140’a 90 tansiyonun kritik olduğunu, 160’a 110’a direkt hastaneye yatışın gerçekleşmesi gerektiğini ifade eden Emekçi, gebenin ve bebeğin iyilik halinin bu noktada düzenli kontrol gerektirdiğini aktardı.
Doğumdan sonraki 24 saatin bile önemli olduğunu ifade eden Emekçi, gebenin olası bir nöbet geçirebileceğine vurgu yaptı.
Emekçi, bu nedenle doğumdan sonra gebelere sadece antihipertansif denilen tansiyon düşürücü ilaçların değil, beraberinde magnezyum gibi nöbet geçirmeyi önleyici tedavilerin de başlandığını vurguladı.
Gebelikte tansiyon yüksekliği neden olur?
Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. Özlen Emekçi, gebelikte aniden tansiyon şikayetinin baş göstermesine dikkat çekti, böyle bir durumda tansiyon yüksekliğinin öncelikle tanımını yapmak gerektiğini aktardı.
Gebelerde 140’a 90’ın kritik olduğunu, bu rakamlarda seyrediyorsa tansiyondan bahsedildiğini ama her tansiyonun da gebelikle ilişkili olmadığını aktaran Doç. Dr. şunları söyledi:
“Kimi hasta gebe kalmadan önce tansiyon hastasıdır, gebelik döneminde de öncesinde kullandığı tansiyon ilaçlarını gebeliğe uygun şekilde düzenlenerek takibi yapılır. Kimi hastanın hiç tansiyonu yoktur, sağlıklı bir bireydir ama gebeliğin 20. haftasından sonra ortaya çıkan 140’a 90’ın üzerinde seyreden tansiyonu olmaya başlar ve bu sadece tansiyon yüksekliği değil, beraberinde idrarında protein kaçağıyla giden tablo oluşuyorsa bu gebelik zehirlenmesine işaret eder.
Tabi hastanın bilinen bir tansiyon yüksekliği varsa, bu durum 20. haftadan sonra şiddetlenir ve alevlenebilir. Bu da gebeliğe bağlı klinik tabloda artış gösterdiği için ‘Superimpoze preeklampsi’ gibi farklı bir isim alarak gider.
Bir diğeri de 20 haftadan sonra normalde tansiyon hastası olmayan bir kişide 20. haftadan sonra ortaya çıkan bir tansiyon yüksekliği olur ama bunda protein kaçağı olmaz, bu da gebeliğin getirdiği ılımlı tansiyon yani ‘Gestasyonel hipertansiyon’ olarak adlandırılır. Bunların hepsi birbirinden farklıdır ve hepsinin oluşma mekanizması farklıdır.”
“Preeklampsi durumunda olay ciddileşiyor”
Kendileri için en önemli durumun anne ve bebeği etkileyebilecek, ciddi riskler barındıran preeklampsi denilen gebelik zehirlenmesi durumu olduğunu aktaran Emekçi, zehirlenmenin altında yatan sebebe dikkat çekerek, “bebeğin eşine ait damarlanma oluşurken, rahmin içerisine yeterince tutunamamasından olur. Tıbbi olarak bizim söylediğimiz şey ‘plesenta yetmezliktir’. Bebeğin eşi, bebeğe yeteri kadar kan gönderemez ve bir dirençle karşılaşır. Buna bağlı olarak annede tansiyon yükselir, bebekte de başka bulgular ortaya çıkar” ifadelerini kullandı.
Bebeğin normalde kanlanması tamam olmadığı için normalden daha küçük ve geri kalma gibi problemlerin ortaya çıkabileceğini belirten Özlen Emekçi, “ gebelik zehirlenmesi, anne karnındaki bebeğin gelişmesinde gerilik, amniyotik sıvısında azalma gibi tablolarla ilerler ve plesental yetmezliğin dopler bulguları dediğimiz kanlanmasıyla ilgili bozukluklar ortaya çıkıyor. Açıkçası plesentanın rahim kası tabakası içerisine yetersiz yerleşmesine bağlı olarak kan damarlarındaki direnç artışından dolayı annede de tansiyon yüksekliği ortaya çıkıyor. Bu da idrarda protein kaçağı ve ciddi ödemle seyrediyor” dedi.
Bu olayın önlenebilir bir durum olmadığını aktaran Doç. Dr. Emekçi, şöyle devam etti:
“Genetik taşıdığımız özelliklerle ve bünyeyle alakalı ortaya çıkan bir durum bu. Ne anne ne de doktor önler maalesef. İlk gebeliğinde bunu yaşayan bireylerin ikinci gebeliğinde aynı tabloyu görmemek adına düşük doz aspirin veriyoruz ama bu da yüzde yüz bu durumu engellemez. Amacımız tamamen riskleri azaltmaya yönelik. Bu annenin hatalı yaptığı bir şey veya önlenebilecek bir durum değil. Zaten tablo sonradan gelişiyor ve şiddetleniyor. Bundan sonraki süreçte hastanın klinik gidişini takip etmek zorundayız, çünkü hem annenin hem de bebeğin hayatını ciddi şekilde etkileyecek bir durum.”
“Tüm değerlendirmeleri yapmak lazım”
Normal bir tansiyonun 120’ye 80 olduğunu fakat gebelikte 140’a 90’ın üstünün kritik olduğunu aktaran Dr. Emekçi, 160’a 110’un üzerine çıkan tablolarda direkt hastaya yatış verdiklerini aktararak, “Anne karnında bebeğin iyilik hali bu noktada çok önemli, amniyotik sıvısı yeterli mi bu önemli, idrarda protein var mı? Bebeğin iyilik halini bozacak dopler şiddeti ne boyutta? Bunların hepsini birlikte değerlendirmek gerekiyor. Biz böyle tablolarda hastayı değerlendirirken mutlaka hastanın diğer bulgularıyla birlikte değerlendirmeye çalışıyoruz tek tansiyon değil” dedi.
Tek bir defa 140’a 90’ın üzerinde ölçüm olursa çok endişe etmediklerini ama mutlaka hastanın kullandığı antihipertansif ilaçlara olabileceğini ve böyle durumda tansiyon düşürücü ilaçlara başlandığını aktaran Doç. Dr. Özlen Emekçi, sonrasında yapılması gereken adımlarla ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Bu ilaçla tansiyonu kontrol edebiliyorsak güzel ama ilaca rağmen yüksek seyrediyorsa o zaman endişe duymak gerek. Ama tek kriter tansiyon değil. En önemli şey bebeğin bulguları. Bebek anne karnında iyilik halini bozacak herhangi bir risk taşıyor mu? Gebe için de aynı şekilde. Örneğin kadının tansiyonu dışında idrarında protein kaçağı var mı, karaciğer enzimlerinde yükseklik var mı, kanda pıhtılaşmayı sağlayan kanamayı durduran hücrelerimiz, trombosit değerlerimizde bir düşüklük var mı? Bunların hepsinin birlikte değerlendirilmesi lazım; eğer hasta 140’a 90’ın üzerinde tansiyon ölçtüyse zaten yarım saat bir istirahat öneriyoruz. Buna rağmen yine yüksek çıkarsa bebeğin ve gebenin iyilik hali için hastaneye gitmesi gerek. Hastanede de yüksek seyrederse mutlaka yatışının yapılması gerekiyor.”
“İyilik halini gösteren en önemli bulgu hareketler”
Yüksek tansiyondan sebep anne karnındaki bebeğin sürekli hareketlerinin incelenmesi gerektiğini ve bebeğin iyilik halini gösteren en önemli bulgulardan birinin hareketleri olduğunu belirten Emekçi, preeklampsi sebebiyle stres altındaki bebekler için şu ifadeleri kullandı:
“Bebeğin iyilik halini gösteren en önemli bulgulardan bir tanesi hareketleridir. Bu bebekler anne karnında stres altında oldukları için bebeklerde gelişme geriliği oluyor. O yüzden de bebek hareketlerinde azalma görülebilir. O yüzden her anne 30 ve 32’inci haftadan sonra her saat başı bir hareket hissediyor olması lazım. Eğer hissetmiyorsa mutlaka nst veya ultarason yoluyla bunun sağlamasının yapılması gerek. Bebek hareketlerinde azalma varsa mutlaka kontrol edilmeli.”
“Tedavisi ilaç değil, doğum”
Preeklampsiyle karşı karşıya kalan gebelerin tansiyonunu düşürmek için ilaç tedavisine gidilse de gebelik zehirlenmesinin esas tedavisinin ilaç değil gebeyi doğurtmak olduğunu kaydeden Doç. Dr. “Çünkü siz bebeği doğurtmadığınız sürece gebelik haftası ilerledikçe durum şiddetleniyor. Preeklampsinin tedavisi doğumdur ve bebeğin eşinin doğurtulmasıdır. Siz plesentayı çıkartmadan maalesef tansiyon normale dönmez.” dedi.
Hatta doğumdan sonraki ilk 24 saatin çok önemli olduğunu da belirten Emekçi, şöyle dedi:
“Tansiyon yüksekliğine bağlı anne nöbet geçirerek bilincini kaybedebiliyor ve doğumdan sonra ilk 24 saat bu risk devam ediyor. Bizim amacımız kadının tansiyonunu düşürmekten ziyade kadının nöbet geçirme ihtimallerini önlemektir. O yüzden sadece antihipertansif dediğimiz tansiyon düşürücü ilaçlar değil, beraberinde magnezyum gibi nöbet geçirmeyi önleyici tedaviler de beraberinde verilir. Annenin iyilik hali bozuluyorsa, bebeği daha erken alacağımız bir durum varsa bebeğin akciğer gelişimini sağlamak için iğne ve ilaçlara da ihtiyaç duyulur. Yani tedavi de aslında tek basamak değil.”
“Hem gebeyi hem de bebeği etkileyen bir durum”
Gebelik zehirlenmesi yaşanmadan veya yaşandıktan sonra alınabilecek önlemlere de dikkat çeken Özlen Emekçi, “Kimde ne zaman ne gelişeceği belli olmadığı için, tuz tüketimine dikkat edilmeli. Gebelikte önermediğimiz bir durum tuz kullanımı. Tuzsuz yiyecekler seçilmeli, bol sıvı alınmalı, gebeler kendi tansiyon takiplerini yapmalı ve bebek hareketlerini takip etmeleri lazım.” şeklinde konuştu.
Doktorların bu noktada yönlendireceğini ama bebeğin ve gebenin yakınen izlenmesi gerektiğini bazı hastaların 3 güne bir bazılarının 24 saatte bir kontrol edilmesi gerektiğini ifade eden Emekçi, şunları söyledi:
“Ama ılımlı bir tansiyon yüksekliği varsa, gebe bazen haftalık kontrollere gelebilir ama genel olarak bebeğin ve gebenin bu tablodan ne kadar etkilendiği görülerek karar verilmeli. Çünkü bu durum hem kadını hem bebeği etkileyen bir hastalık. Bu dengeyi korumak adına yakın doktor takipleri yapılmalı ve bu durum ciddiye alınmalı.”